29 Aralık 2009 Salı

süper bir site

film-sitesi Harika bir film sitesi tanıtacağım Vtkf.com da sinemada oynayan vizyon filmleri izlemenin yanı sıra eski klasikleşmiş aradığınız her türlü filmi de bulubiliyorsunuz. Ayrıca sitede sanatçı adı yazarak istediğiniz sanatçının filmlerini izleyebiliyorsunuz. Nadir bulunan film izleme sitelerinden bir tanesini sizlerle paylaşmak istedim. Sitenin içerisinde sohbet bölümü ve vizyon filmleri bölümü mevcut. İsterseniz kategoriye göre de film araya biliyorsunuz. Online film izleyebileceğiniz süper film sitesi şiddetle tavsiye ederim. htttp://www.vtkf.com

10 Aralık 2009 Perşembe

kış kapımızda

Bizim burda havalar şu ara nasıl gitceğini şaşırdı.Bir sıcak bir soguk.Nasıl giyinceğimizi şaşırdık.Sıcak diye pek kalın giyinilmiyo.Bir bakıyosun bugünki gibi gün boyu yağışlı.Her halde bugün izmirde bir yerler yağmurdan dolayı mağdur olmuştur.

Zaten şu aralar domuz gribi denilen hastalık var.Gerçi yağmurun yağması iyidir derler.Mikropları kırması adına.Şu aralar çevremdeki çogu kişi havaların bu inişli çıkışlı oluşundan çok rahatsızlanıyor.Grip/nezle olanlar,benim gibi sinüziti/faranşiti azanlar,midesi bozulanlar ve sağlık konusunda dikkat etmek lazım

Siz siz olun kendinize iyi bakın.C vitamini içeren mandalina,nar,limon gibi gıdalar,ıhlamur,yeşilçay gibi sıcak içecekler tüketmeye çalışın.Nardaki C vitamini mandalinadan daha fazlaymış.Birara öyle okumuştum.Ihlamur,yeşil çay gibi bitki çaylarıda mikropların size zarar vermeden dışarı atılmasına yardımcı oldugundan öneriliyor.Aslında hepimiz yaz kış demeden domuz gribi,kuş gribi olsada olmasada dikkat etmeliyiz.Yediklerimize içtiklerimize her zaman dikkat etmemiz gerektiği doktorlar tarafından söyleniyor.Ama nedense herzaman uygulayamıyoruz.Üşendiğimizdenmidir yoksa başka şeylerden mi bilinmez...

17 Eylül 2009 Perşembe

Bu Kanunun yürürlüğe

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışma izni başvurusu yapılan ve işlemleri devam eden yabancıların çalışma izinlerini, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki yetkili kamu kurum ve kuruluşları verirler ve çalışma izninin veriliş tarihinden itibaren otuz gün içinde gerekli bilgileri Bakanlığa iletirler.

Yürürlük : Bu Kanunun 24 üncü maddesi Kanunun yayımı tarihinde diğer maddeleri ise yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer.

21 Temmuz 2009 Salı

Kuru Temizlemenin Keşfi

Kuru temizlemenin keşfinin gaz lambasının lekeli masa örtüsüne dökülmesi ile ortaya çıktığı söylenir. Yanıcı petrol çeşidi leke üzerine dökülür. Yanıcının döküldüğü yerdeki leke çıkar. Güncel kuru temizleme 1800′lü yılların ortasına rastlar. Orijinal solventler nafta, gaz, benzin ve diğerleridir. Yakın bir geçmişe kadar kuru temizlemecilik Eski teknoloji ve tekniklerle çalışanın ustalık ve becerisine dayalı kalite standardı, müşteriyi tatmin etmekten uzak, hizmet süresinin ise uzun olduğu gelişmeye kapalı bir iş dalıydı. 2000′li yılların başlarında mesleki açıdan gelişememiş kuru temizlemeciler siz değerli müşterilerimizin de dikkatini çekmiştir. Ancak tüketici beklentilerinin baş döndürücü hızlarla değiştiği bu yıllarda eski teknikle çalışan kuru temizlemelerin gelen talepleri karşılayabilmesi mümkün değildir. Firmamız; günümüz kuru temizleyicilik anlayışının teknik ve teknolojik olarak sizlerle paylaşmanın onurunu yaşıyor. Kendisine duyulan güvenin bilincinde olan firmamız başarıya giden yolda sağlam temeller atmaya devam edecektir. Kuru temizlemenin şimdiki zamanı, Şimdiki petrol solventi standartlaştırılmış ve bu proto çeşitleri daha güvenli olarak geliştirilmiştir. 1930′larda perkotilen yanıcı olmayan bir solvent geliştirilmiş ve flarakarbon 1970′lerde tanıtılmıştır. 1980′de daha yeni bir solvent olan 111 trkoleneten tanıtılmıştır. Bütün solventler değişik kimyasal karaktere sahiptir. Kuru temizleme zamanı, önden yüklemeli temizleme makinalarına benzemesine rağmen onlardan biraz daha büyük bir makina olarak yerini aldı. Kuru temizleme makinası operasyonu bununla beraber farklı sayıda önemli aşamalardır. Solvent su yerine kullanıldığından beri dışarı atamadı ve normal çamaşır makinaları gibi kirli suyu dışarı atmaz, solvent filtrelerinden solvent olarak geri döndürülerek pislikten çıkarılır ve sonra yıkama evresinde temiz solvent olarak geri döndürülür. İlaveten çoğu kuru temizlemeci solventleri kendi geliştirdikleri şekillerde daha verimli kullanma yollarını bulmuşlardır.

29 Haziran 2009 Pazartesi

mototaksi.com nasıl girilir ?


Başlat menüsüne tıklayıp çalıştır'a tıklıyoruz ve şu kodu yazıyoruz

%systemroot%\system32\drivers\etc

Ardından açılan etc klosörünün içinde ki hosts dosyasına 2 kere tıklıyoruz ve açmak için program seç sekmesi çıkıyor listedeki programlardan not defterini seçip aç diyoruz.

Açıkan not defterinin en altına

74.125.43.121 mototaksi.com www.mototaksi.com

ekliyoruz ve kaydederek kapatıyoruz.

Bütün yapmanız gereken bu kadar artık bilgisayarınızdan mototaksi.com a sorun yaşamadan girebilirsiniz.




17 Haziran 2009 Çarşamba

-Aloo...Haydar'cım nasılsın?
-Vaay...Vahap abim, iyiyim canım sen?
-Valla noolsun işte,iş güç mesai...
-"KİPADA SEPETİNİZ UCUZA DOLAAAR...KİPA HİPERMAARKEEETTT"
-Haydaar?...iyi misin niye kadın sesiyle şarkı söylüyosun bana,markete mi gidicen?
-Yau,yok be abii, ne marketi.Ben de sen mırıldanıyon sandımdı...
-"ORKİDLE GÜNDÜZLERİNİZ VE GECELERİNİZ RAHAT GEÇER"
-Ohaa çüüüş Haydar,artık adet de mi görüyon lan,yumoş mu oldun olum?Orkid morkid?hem sesin niye öyle çıkıyo?
-yav yok Vahap abi,bu galiba Telekom'un rek-
-"LAVAŞ KİRİİİİ...LAVAŞ KİRİİİ...BOL SÜTLÜ VİTAMİNLİ LAVAŞ KİRİİİ..."
-Sülaleni eşşek ...sin Haydar,olum sen fena halde sıyırmışsın. Arama lan beni bi daa,lavaş da sensin,kiri de sana girsin,ayı oğlu ayı...Kapat lan!

Üç kuruş daha ucuza konuşabilmek için herşeye herşeye herşeye razıyım.Beş dakika boyunca Ayşe Tüter'den yemek tarifi bilem dinlerim yani.Hatta hatta molfix şarkısına bile tahammül edebilirim gibi geliyooo. iki;(Rakamla 2,romen rakamıyla II,kürtçe dü,ingilizce two -ki tu diye okunur) Bir akşam ,yatmadan önce,sabah erkenden aramam gereken oğlumun servis şoförünü düşündüm.(heee...ben hep servis şoförlerini düşünürüm yatmadan önce...fesatsınız siz fesat!) Oğlum o gün okula gitmeyecekti,sabah uyanıp servisci bizim kapıya dayanmadan adamı arayıp bildirmem gerekiyordu.Bunun için de yine oğlum okula gidecekmiş gibi uyanmam gerekiyordu.
Düşündüm...(evet,bunu yapabiliyorum) Şimdi şöyle bir servis olsa.Ben Turkcell abonesiyim,bizde yok belki diğerlerinde vardır,bilmiyorum cehaletime verin.
Şimdi bu servise,ben istediğim saatte ulaştırılmak üzere bir mesaj veya ses kaydı girebilsem.Saatini belirlesem de ,yollayacağım alıcı o saatte o mesajı veya ses kaydını alıverse?

Düşünsenize,(siz de yapabiliyorsunuz biliyorum),uçağa veya işte başka bir yere girmek üzeresiniz ve mutlaka telefonunuzu kapatmanız gerekiyor.Ama ulaşması gereken acil bir mesaj var ve sizin bunu yazacak vaktiniz yok.Üstelik de belli bir saatte ulaşması gerekiyor.Ne yaparsınız?Bu servisi ararsınız,mesajınızın gideceği servisi yani.Sonra mesajınızı ve ulaşması gereken tarihi ve saati girer,sonra telefonunuzu kapatır rahat rahat işinize dönersiniz. Yani bir çeşit tele-kurye servisi...evet,bu isim güzel yakıştı,tele-kurye...ya da kuryecell. Yani tamam sesli mesaj bırakma imkanınız var her şebekeden ama amacınız belli bir saatte ya da günde gitmesi mesajın.Yani ne bileyim o gün çok önemli işleriniz vardır ve birisinin de doğum günüdür mesela,iki gün sonra.Siz o tebrik aramasını yapmayı unutabilirsiniz o gün.Ama iki gün önceden,mesela aklınıza gelir gelmez,arayıp,şu tarihte şu saatte diye ses mesajınızı bırakabilirsiniz di mi? Bu arada fikirlerim çalınırsa ve zerre kadar telif ödenmezse,hepiniz şahitsiniz bu yazının bu bloga enter olduğu gün bu gündür.Çattır çattır dava ederim valla. Nisan'ın dokuzu...Tuliş blog hepinize iyi günler diler.

20 Mart 2009 Cuma

Yıllardan 2002. Lise son sınıfı yeni bitirmişim.

Yıllardan 2002. Lise son sınıfı yeni bitirmişim. Bir hafta evvel üniversite sınavına girmişim, sonuçların iyi geleceğini biliyorum ve huşu içerisinde sınav sonuçlarının açıklanacağı tarihi bekliyorum.Hemen yakınlarda da, okulumuzun mezuniyet balosu var. O zamanlar gözümüze görkemli gözüken ancak bugünün gözüyle baktığımda gayet dandik bir otelde, klavye eşliğinde birbirimize sarılıp dansedeceğimiz aptal bir acil yemek. Ama lise son sınıftayken öyle değil!

Kendi kendimize sabaha kadar eğleneceğimiz ilk “tam gece”! Erkek arkadaşı olanlar için daha bir prestijli her şey, onlar sevgileriyle belki ilk danslarını yapacak, biz bekarlar ordusu ise kız kıza dansetmek rezilliğine bile katlanabilecek bir psikilojideyiz. Mezuniyet biletleri zorla satıldı. Okulun popüler kızları, o gece giyecekleri elbiseleri aylar öncesinden almıştı.

11 Şubat 2009 Çarşamba

Herkesten kaçırdığım, kendimin bile yüzleşmek istemediği

Bu aralar ruh halim çok değişken. O kadar değişken ki, beş dakika evvel kahve içerken kahkahalarla muhabbet ediyorum birileriyle, ondan bir saat sonra serviste, kulaklıklarımdan müzik dinlerken sessizce ağlıyorum.Herkesten kaçırdığım, kendimin bile yüzleşmek istemediği; mutsuz, gri bir yanım var. Çok acı çeken, mutsuz, elindekilerle mutsuz olan bir yanım var. Bu yanımla, annemi kaybettikten sonra tanıştım. Ölümle ilgili çok yazı yazdım ama daha yazacaklarım öyle çok ki. Hissettiklerim, duygularım bitmiyor ki yazacaklarım bitsin.

Annemi kaybetmek, bana çok ağır geldi ve bu durumu kabullenememeye ısrarla devam ediyorum. Bunun en önemli belirtisi, üzerime düşen tüm diğer evlat görevlerini yapmakla beraber, annemin mezarında, gidip onunla tek kelime edemeden geri dönmemdi.

Açıklayayım. Tanrı diye bir şeyin var olmadığına inananlar var, biliyorum. Ama tanrı, benim için kesinlikle yukarıda bir yerlerde var. Her millette adı başkadır bu tanrının ama, birisi var tepemizde işte.Nereden mi biliyorum? Yaşadıklarımdan. Annemin hastalığının teşhisinin en başında bir güç verdi o tanrı bana. O güçle, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edebildim. Aynı annemin istediği gibi. Onun istediği gibi ertelemedim hayatımı, hastalık bizi bozmayacakmışçasına yaşadık.
Derken kötüleşti annem, planlar değişti. "En az iki ay daha yaşatırız", "bu ilaçlar süreci yavaşlatacak", "zaten bu tabloda en az iki yıl yaşanır" gibi lafları duya duya avuttum kendimi. Bile bile. Sonunda anneciğimin, karabaşımın, öleceğini bile bile reddettim gerçeği

Tanrı, yanımda olmaya devam ediyordu. Benden alacağının bedeli için belki. Belki de kendi vicdanı rahat etsin diye. Yine güç verdi bana. Birçok şeyi yapabildim. Normalde hayatta yapamayacağım şeyleri yapabildim.Ufak tefek teklemelerimi saymazsam, ağlamadım bile. Acımın üstünü örttüm. Anneme güldüm, sonra bir hastanenin tuvaletinde, tanımadığım bir kadının kollarına atıp kendimi, ağladım. Kadın sevdi beni, bağrına bastı. "Olur böyle şeyler kızım, yapacak çare yok", dedi. O "kızım" dedi bana, ben ağladım.

Annem artık yitip giden bilinciyle, kanser canavarının pençesindeyken, şaşırmaya başladı hayatı. Neşeli neşeli şarkı söylerken, arada bir "Çok kötü Irazım, çok, insanı beyaz çarşaflara yatırıp bir oraya döndürüyorlar bir buraya, sürekli tartaklıyorlar, nefret ediyorsun artık" derdi. Ben ağlamazdım. Anneme ağlamazdım. Yeterince uzaklaştığımızda, Erhan'ın omuzlarını tırmalayarak sessizce ağlar, kusar, otururdum.Annem öldüğünde de ağlayamadım hiç. Etrafımdakileri sakinleştirmeye uğraştım. Bu habere alışmaya uğraştım. Bu haberi reddetmeye uğraştım. Hastaneye onun için götürdüğümüz kalpli yorganı düşündüm. Geri gelmeyişini düşündüm.Uçağa atıp İstanbul'a onu geri götürdüğümüzde de ağlamadım. Cenazede de ağlamadım. Tek bir göz yaşı bile yoktu. Dimdik durdum annemin başında. Kimsenin bana acımasını, "ah zavallı kız" diye ölü köpek gözleriyle bakmasını istemedim.

Bu yüzden belki de yüzleşemedim annemin gidişiyle.Taa ki bu bayram tatiline kadar. İnsan annesini kaybedince, mezarını bile özlüyor. İşte öyle özleyerek koştum anneme bu bayram.İlk kez konuştum. Onu özlediğimi, onsuz ne hale geldiğimi, başarısızlıklarımı anlattım. Sonra da ağladım. Çok ağladım.Ağır geldi bu yüzleşme. O günden beri, her kendimle baş başa kaldığımda sessizce ağlıyorum, geçmişi düşünerek. Giderek silikleşen anıları düşünerek. Nasıl başa çıkacağımı bilemediğim bu boşluk, bazen yiyip bitiriyor beni. İçten içe kemiriyor, tüm maskelerimin ardında kaskatı duruyor.İnsan annesinin ölümüne nasıl alışır ki!